5 Aralık 2011 Pazartesi

HİKAYEMİZ BÖYLE OLSA DAHA GÜZEL OLMAZ MIYDI?


Çocuk babasının ona alacağı oyuncağı sabırsızlıkla bekliyordu. Akşam olunca zil çaldığında koşarak kapıyı açacak, babasının boynuna sarılıp hediyesini alacaktı. Babası çok çalışıyordu ancak her zaman çocuğunun yanında olmaya başarabiliyordu. Hatta küçük çocuk soranlara “En iyi arkadaşım babam” diyordu.
           
            O gece sanki saatler ilerlemiyor; akşam olmak bilmiyordu. Çocuk gittikçe sabırsızlanıyordu. Nihayet güneş gövdesini gökyüzünden çekmiş, yerini akşam kızıllığına bırakmıştı. İyice karanlık olduğunda her gece aynı saatte olduğu gibi evlerinin kapısının zili çaldı. Bu gelen mutlaka babası olmalıydı. Babasının yani en iyi arkadaşının zile basışını bile ezberlemişti artık.
           
           -“Hoş geldin babacığım” diyerek babasının boynuna sarıldı. Sevinci gözlerinden okunuyordu.
             
             Babası her zamanki gibi kendisini kapı Bu gün her zaman olduğundan daha fazla yorulmuştu. Hatta canının çok sıkkın olduğu bile söylenebilirdi.
Ancak tüm bunların ne önemi vardı? Akşam olmuştu ve evine dönmüştü. En önemlisi ise evde onu bekleyen bir oğlu vardı ve adam bunun farkındaydı. İşte bu her şeye bedeldi. Onun için zaten her zaman yaptığı gibi davrandı. İşteki sorunlarını, çok çalışmasını bir kenara bırakıp gecenin bundan sonra ona kalan zamanını oğluna ayıracaktı. Birlikte vakit geçireceklerdi. Böylece çocuğu babasının ona aldığı hediyenin tadına yine babasıyla birlikte varacaktı. İşte babasının bu ilgisi çocuğa müthiş bir mutluluk ve güven veriyordu. Babası işten geldiğinde tüm vakit artık babasıyla ikisine kalıyordu ve saatin yelkovan ve akrebi sadece onların mutluluğu için ilerliyordu.
      
            Baba oğul yemeklerini yediler ve daha sonra oyuncak treninin parçalarını bir araya getirerek yeni oyuncağını meydana getirdiler. Sonra heyecanla trenle oynamaya başladılar. Babası çocuğunun gözlerindeki heyecanı görünce tüm dertlerini zaten unutmuştu.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder